
Yeşil lojistik son yıllarda güçlenen bir kavramdır. Ancak bu, onlarca yıldır faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkilerinden endişe duyan şirketler için yeni bir şey değil. Lojistik operasyonların çevresel etkilerini azaltmak amacıyla uygulanan tedarik zinciri yöntemidir. Doğal kaynakların ve enerjinin kullanımını en aza indirmeyi, sera gazı emisyonunu azaltmayı ve atık ve kirlilik oluşumunu hafifletmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır.
Yeşil Lojistik Ne Anlama Gelir?
Yeşil lojistik, bir şirketin lojistik süreçlerinde bir dizi sürdürülebilir önlem ve eylemdir. Yeşil lojistiğin temel amacı, çevre üzerinde daha az etkiye neden olacak şekilde süreçleri ayarlamaktır. Ekolojik lojistiğin uygulanabilmesi için firma tarafından üretilen atıkların üretimi, depolanması, taşınması, geri dönüşü ve yeniden kullanımı gibi bazı noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir. Firmanın üretim ve dağıtım aşamalarının her birinin, doğal çevresel etkilerini azaltmak için planlamalar yapmasını ifade eder.
Bu, ürünlerin nakliyesini, paketlenmesini ve depolanmasını optimize etmenin yanı sıra enerjinin verimli kullanımını ve uygun atık yönetimini mümkün kılan uygulama ve teknolojilerin tercih edilmesi ile yapılabilir.
Yeşil Lojistik Hangi Avantajları Sunar?
Yeşil lojistiğin temel amacı, endüstriyel üretim ve taşımacılığın çevre üzerindeki etkisini azaltmaktır. Yeşil lojistik, birçok avantajı beraberinde getirir. Bunlar arasında öne çıkanlar:
· Lojistik operasyonlarının karbon ayak izini ölçebilmek daha da kolaylaşır. Bu sayede sürdürülebilir yöntemler uygulamak söz konusu olabilir.
· Lojistik alanların her birinin, özellikle ulaşımla bağlantılı olanların etkilerini ölçerek hava, toprak, su ve gürültü kirliliğini azaltır.
· Kaynakların rasyonel kullanımını, malzemelerin, kapların ve ambalajların geri dönüştürülmesini teşvik eder.
· Yeşil lojistiği yaygın hale getirmek, çevresel etkileri minimize eder.
Yeşil Lojistik Neden Önemli?
Yeşil lojistik, şirketler arasında bir farklılık gibi görünse de aslında kanunların ve çevresel sorumluluğun öngördüğü bir zorunluluktur. Tüm bu düzenlemeler, gezegenin doğal kaynaklarını korumak için uyulması ve saygı gösterilmesi gereken standartlar belirleyerek şirketlerin çevreye verdikleri zararı azaltmalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle tüketiciler, markaların benimsediği sürdürülebilirlik politikalarının giderek daha fazla farkına varmaktadır. Sürdürülebilir önlemlerin benimsenmesi, birçok tüketicinin bu konuları dikkate alması nedeniyle rekabet edebilirlik açısından da olumlu bir noktadır.
Comentários